Muhammed'e Göre Dünya Neden Isınır ?

Dünya’nın ısınma nedeni , bir bilim dalı olan coğrafyaya göre ; Dünya’nın yıllık hareketinde Güneş’e yakınlaşıp uzaklaşmasıdır.Peki Muhammed bu konuda ne söyler ?

“Sicak siddetlendigi vakitte salât(-i Zuhru) (namaz kilmayi) serinlige birakiniz. Zirâ sicagin siddeti Cehennem’in kaynamasindandir. Nar(-i Cehennem) Rabbine (sikâyette bulundu, ve): -’Yâ Rab, beni ben yiyorum. (izin ver)’- dedi. Allâhu Teâlâ da iki def’a nefes almasina izin verdi. Nefesin biri kisin, digeri yazin. En çok ma’rûz oldugumuz sicak ile sizi en ziyâde üsüten zemherir (iste budur)” [Buharî’nin Ebû Hüreyre’den rivâyeti için, Diyânet yayinlarindan bkz. Sahih-i Buharî Muhtasari … cilt 2, sh. 476 H. 321]

Görüldüğü gibi , coğrafyaya göre Dünya’nın ısınma nedeni yıllık hareketinden dolayı Güneş’e yakınlaşıp uzaklaşmasıyken ; Muhammed’e göre ise Dünya’nın ısınma nedeni cehennemdeki ateşlerin sıcaklığıdır.

Kuran'a Göre Dağlar Niçin Var ?

Enbiya/21:31. Onları sarsmasın diye yeryüzünde bir takım dağlar diktik. Orada geniş geniş yollar açtık; ta ki maksatlarına ulaşsınlar.

Nahl/16:15. Sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağları, yolunuzu bulmanız için de ırmaklarI ve yolları yarattı.

Lokman/31:10. O, gökleri görebildiginiz bir direk olmaksızın yarattı, sizi sarsmasın diye yere de ulu dağlar koydu ve orada her çeşit canlıyı yaydı. Biz gökyüzünden su indirip, orada her faydalı nebattan çift çift bitirdik.

Görülüyor ki kurana göre dağlar , insanların depremden zarar görmemeleri için allah tarafından dikilmiştir.

Oysa çoğunluğu müslümanlardan oluşan ülkelerde meydana gelen depremleri gözden geçirelim ;

Ülke / Tarih / Ölü Sayısı
Türkiye / 17.08.1999 / 15.000-30.000
Türkiye / 27.06.1998 / 108
Endonezya / 12.12.1992 / 2.000
Afganistan / 1.2.1991 / 1.500
Afganistan / 4.2.1998 / 3.500
Afganistan / 30.5.1998 / +3.000
Iran / 21.6.1990 / 40.000
Iran / 28.2.1997 / 1.100
Iran / 10.5.1997 / 2.000
Mısır / 12.10.1992 / 552
Cezayir / 18.8.1994 / 171
Türkiye / 13.3.1992 / 653

Eklemekte fayda var ; yakın tarihte müslüman olmayan Japonya’da 8.0 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi ancak telaş edip pencereden atlayarak hayatını yitiren 2 kişi dışında ölüm yaşanmadı.Bilimin , dinin önüne geçtiği açık ve net , değil mi ?

Alıntı “…Bu arada tarihteki bir başka depremden, 1755 yılında Portekiz’de Lizbon Depremi’nden bir örnek verecek olursak, bu depremde kiliseler ve katedraller de yıkılmış, şehir neredeyse dümdüz olmuş, ama bir tek genelev ayakta kalmıştı. Depremin Tanrı’nın bir cezası olduğunu düşünen geri kafalılar da bu durumu görünce söyleyecek söz bulamamışlardı. (Cumhuriyet Pazar Dergisi, 12.11.2000)”

Gök Yarılabilir mi ?

Muhtemelen "Gök yarılabilir mi?" sorusunu görünce aklınıza mantıklı bir cevap olarak "hayır" gelecek.Ancak kuranda , -gök yarılacaktır- ifadesi yer alır.

Mürselât Sûresi'nden

8. Yıldızların ışığı söndürüldüğü zaman,
9. Gök yarıldığı zaman,
10. Dağlar ufalanıp savrulduğu zaman,
11. Peygamberler için (ümmetlerine şahitlik etmek üzere) vakit belirlendiği zaman (kıyamet gerçekleşir).

Kuran ; yıldızların ışığının sönmesi , göğün yarılması , dağların ufalanıp savrulması gibi iddialarda bulunur.İnanmadan önce bir mantık süzgecinden geçirmek gerek.
Değil mi ?

Rakamlar Çarpıcı mı Dersiniz ?

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yıllık bütçesi Kültür Bakanlığı’nın 2 katı , Enerji ve Tabi Kaynakların 4 katı , Sanayi Bakanlığı’nın 5.5 katı.

Türkiye’de Diyanet İşleri Başkanlığının yıllık bütçesi 8 bakanlığın bütçesinden fazla. ( 4 bakanlık ve 22 üniversitenin toplam bütçesine eşit. )

Ülkemizde ortalama 77.000 cami var.
İnşaat halindeki cami sayısı ise 1340.
Bu camilerde görev yapan ortalama 87.000 din adamı bulunuyor.

Türkiye’deki okul sayısı 67.000
Türkiye’deki hastane sayısı : 1220
Türkiye’deki sağlık ocağı sayısı : 6300

Türkiye’de 1435 kütüphane bulunurken toplam 3852 kuran kursu bulunuyor.

Türkiye’de 1 opera , 11 bale , 10 heykel , 18 resim , 18 sinema , 38 tiyatro derneği var.
Sadece 13 şehrimizde devlet tiyatrosu bulunuyor.

14403 adet cami yaptırma-yaşatma derneği varken , güzel sanatlar derneklerinin sayısı 96.

Almanya’da 8000 kilise varken , 70.000′in üzerinde sağlık kuruluşu bulunuyor.Kütüphane sayısı ise 11.332

Başta tiyatro olmak üzere her şehirde , bazı kasaba ve köylerde en az 1 tane devlet destekli kültür-sanat merkezi bulunuyor.

Katolik Fransa’da 60.000 sağlık kuruluşu bulunurken kilise sayısı 9.000.

Ülkemizde her 60.000 kişiye 1 hastane düşerken , 350 kişiye 1 cami düşüyor.
Ülkemizde 77.000 doktor varken , 90.000 din görevlisi bulunuyor.

Bu rakamları okuduktan sonra , niçin gelişemediğimizi anlamak kolay olsa gerek.Gelişmiş ülkelerde bilim/eğitim/kültür/sanat gibi alanlar dine göre ön planda olurken , ülkemizde ne yazık ki din kavramı ; bilim/eğitim/kültür ve sanattan ağır basıyor.

El açıp dua etmekle , varlığı kanıtlanmayan soyut kavrama tapmakla ilerlenemeyeceğin açık olduğu anlaşılırken ; inatla dini kuruluşlara geniş bütçe ayrılırken ; kültür/sanat/bilim/felsefe alanlarında bütçeden kısmak pek de mantıklı olmasa gerek…

Gerçekler İnandıklarımız mıdır ?

Kimi zaman , tanrının varlığını kanıtlayamayanlar "İnandığımız şey gerçektir.Gerçekler , inandıklarımızdır." gibi cümle kurarlar.Peki gerçekler , gerçekten inandıklarımız mıdır ? Tabii ki hayır.

Gözümüzün önünde duvar var , duvarın arkası da boş.Duvarın arkasında bardak olduğuna inansak da bardak yoktur , inanmasak da.Dolayısıyla gerçeğin inandıklarımız olduğunu iddia etmek doğru değildir.

Dünyaca Ünlü Ateistler

http://www.celebatheists.com adresinden dünyaca ünlü ateistlerin listesini görebilirsiniz.(İngilizce) .

Bazı ateistler ;
Bill Gates ( http://www.celebatheists.com/?title=Bill_Gates adresinden Time Dergisi ile yaptığı konuşmayı , linkten okuyabilirsiniz. ) , Bruce Lee , Angeline Jolie , Karl Marx , Friedrich Nietzsche , Matt Bellamy ( Muse grubu gitaristi ) … Diğer kişiler için http://www.celebatheists.com adresini ziyaret edebilirsiniz.

Türkler’den ; Aziz Nesin ( 1993 yılında canlı canlı yakılmaya çalışıldı ) , Turan Dursun ( 1990 yılında öldürüldü ) , İlhan Arsel ( yurt dışında yaşıyor ) , Nazım Hikmet …

Al-i imran Çelişkisi

Al-i imran 185 “Her canlı ölümü tadacaktır”

Allahın söylenen özelliklerinden biri doğmamış ve ölümsüz olduğudur.Al-i İmran’da ise her canlının ölümü tadacağı söylenmektedir.O halde allah cansız olmalı.Ya da ölümlü olmalı.

(Bu konudaki tartışmayı http://forum.ateizm.org/index.php?showtopic=518&st=0 adresinden takip edebilirsiniz.)

İslam Hoşgörü Dini mi ?

İslamın hoşgörü dini olduğu iddia edilir.Oysa islam dahil hiçbir din , hoşgörü ile yayılamaz.İslam dini de zorbalıkla yayılan dinlerden bir tanesi.

Ki zaten tarihe baktığınız zaman ; Turan Dursun , Uğur Mumcu … gibi isimleri katleden kişiler , islamî kökenli gruplara üyedir.Aynı zamanda 2 Temmuz 1993′te , Sivas/Madımak Olayı’nda 80 kişinin bulunduğu oteli ateşe veren ve 37 kişinin canlı canlı yanmasına sebep olanlar ; “Müslüman Türkiye” , “Cumhuriyetin temelleri burada atıldı , burada yıkılacak” , “Sivas Aziz (Nesin)’e mezar olacak” gibi sloganlar atmışlardır.( http://www.youtube.com/watch?v=yMgmr6UuLe4 ) . Yakın zamanlardan örnek vermek gerekirse , Malatya’daki cinayeti gerçekleştirenlerin de islamî görüşe sahip olduğu bilinen bir gerçek.

Oysa , hiçbir ateist hiçbir müslümanı katletmemiştir.Zaman zaman islami görüşlülerin , islama inanmayan kişileri katlettiği görülmüştür ancak bir ateistin bir müslümanı katletmesi şimdiye kadar hiçbir yerde görülmemiştir.

Ayrıca , kuranda şiddeti farz kılan onlarca sure de mevcuttur.Nisa Suresi de bunlardan biri.

Nisa Suresi 74 İğreti hayatı âhiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda çarpışsınlar. Allah yolunda çarpışıp da öldürülen yahut galip gelene biz, yakında, büyük bir ödül vereceğiz.

Bu örneklerden de anlaşılacağı gibi ; islamın bir hoşgörü dininin olduğunu iddia etmek , aslında doğru olmayan bir iddiadır.

Ömer Hayyam'dan Felsefi Dörtlükler

Ömer Hayyam’ın tanrısal/dînsel/felsefî rûbailerinden bazıları ;

Seni aramaktan dünyanın başı dertte;
Zengine de göründüğün yok, fakire de;
Sen konuşursun da biz sağır mıyız yoksa,
Hep kör müyüz, sen varsın da görünürde.
***
Şarap içip güzel sevmek mi daha iyi,
İki yüzlü imamları dinlemek mi?
Sarhoşla aşık cehenneme gidecekse,
Kimselerin göreceği yoktur cenneti.
***
Toprak olup gitmişlere sorarsan
Ha gavur olmuşsun ha müslüman.
Kimler bu dünyada eğlenmemişse
Ötekinde yalnız onlar pişman
***
Camiye gittim, ama allah bilir niye
Ne namaz kılmaya, ne dua etmeye.
Eskiden bir kilimi aşırmıştım camiden
O eskidi gittim yenisini yürütmeye.
***
Sensiz camide, namazda işim ne?
Seninle buluşma yerim meyhane.
Benim sevmem de böyle, yüce tanrı
İstersen kaldır at cehennemine.
***
Öldürmek de, yaşatmak da senin işin;
Bu dünyayı gönlünce düzenleyen sensin.
Ben kötüyüm diyelim, kimde kabahat?
Beni böyle yaratan sen değil misin?
***
Beni özene bezene yaratan kim? Sen!
Ne yapacağımı da yazmışın önceden.
Demek günah işleten de sensin bana:
Öyleyse nedir o cennet cehennem?
***
Sen içmiyorsan, içenleri kınama bari,
Bırak aldatmacayı, iki yüzlülükleri,
Şarap içmem diye övünüyorsun, ama,
Yediğin haltlar yanında şarap nedir ki?
***
Bilmem, tanrım, beni yaratırken neydi niyetin,
Bana cenneti mi, cehennemi mi nasip ettin;
Bir kadeh, bir güzel, bir çalgı bir de yeşil çimen
Bunlar benim olsun, veresiye cennet de senin.
***
İmam fahişeye demiş ki: - Utanmaz kadın;
Her gün sarhoşsun, onun bunun kucağındasın.
Doğru, demiş fahişe, ben öyleyim; ya sen?
Sen bakalım şu göründüğün adam mısın?

Eldeki Allah Yazısı

Birçok kez , elimizde allah yazdığı iddia edilmiştir.Bunun üzerine düşünelim.İslamın çıkış noktası arap toplumudur.Elimizdeki harfler ise latin alfabesindedir.İlk çelişki burdan başlamaktadır.Ki zaten elimizde ortası olmayan bir A harfi ve l harfine benzeyen çizgiler bulunmaktadır.Bunları birleştirirseniz “allah” değil , “AllA” kelimesine benzer bir kelime ortaya çıkmaktadır.Ki allah elimize allah yazmak istiyorsa ve gücü sınırsızsa , arap alfabesine göre allah yazabilirdi , yahut eksik olmayacak ve büyüklü küçüklü harfli olmayacak şekilde allah yazmaz mıydı ? Elimizdeki çizgileri gözden geçirelim :



Görüldüğü gibi elimizdeki çizgilerde allah yazısını aramak son derece yanlıştır.Ancak balığın sırtında arap harfleriyle allah yazdığı , elimizde allah yazdığı , aslanın kükrerken “allah” kelimesini söylediğinin iddia edildiği ; her yerde allah kelimesinin arandığı bir ortamda bu tür aslı olmayan iddiaların devam etmesi muhtemeldir.

Kuran'da Öldürmeye Teşvik Eden Sureler

Öldürülmeye teşvik eden sure

// Nisa Suresi 74 İğreti hayatı âhiret hayatı karşılığında satanlar, Allah yolunda çarpışsınlar. Allah yolunda çarpışıp da öldürülen yahut galip gelene biz, yakında, büyük bir ödül vereceğiz

// Bakara Suresi 191 Onları yakaladığınız yerde öldürün; onların sizi çıkardıkları yerden siz de onları çıkarın.

// Nisa Suresi 89 Onlarla eşitlenesiniz diye kendilerinin küfre saptığı gibi küfre sapmanızı istediler. O halde, Allah yolunda göç edecekleri vakte kadar onlardan dostlar edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün. Bir daha da onlardan ne dost edinin ne de yardımcı.

İslamın nasıl yayıldığı hakkında bilgi oluşturabilecek türden sure ;

// Tevbe Suresi 5 O haram aylar çıktığında artık müşrikleri, kendilerini bulduğunuz yerde öldürün. Yakalayın onları, kuşatın onları, tüm geçit noktalarını tıkayın onların. Bunun ardından tövbe eder, namazı gereğince kılar, zekâtı verirlerse, yollarını açın onların. Kesin olan şu ki, Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir.

// Nisa Suresi 91 Diğer bazılarını da bulacaksınız ki, hem sizden emin olmak hem de kendi toplumlarından emin olmak isterler. Ama fitneyle yüz yüze getirildiklerinde başaşağı içine dalarlar. Bunlar sizden uzak durmazlar, sizinle barışa gitmezler ve ellerini sizden çekmezlerse onları yakalayın, tuttuğunuz yerde öldürün. İşte böylelerinin üstüne gitmeniz için size açık bir izin ve kuvvet verilmiştir.

// Tevbe Suresi 12 Eğer verdikleri ahitten sonra yeminlerini bozar, dininize saldırırlarsa, o zaman küfrün elebaşlarını öldürün. Çünkü onların yeminleri yoktur. Böyle yaparsanız hal ve gidişlerine son verebilirler.

// Yusuf Suresi 9 “Yûsuf’u öldürün yahut bir yere götürüp atın ki, babanızın ilgisi yalnız size yönelsin ve bunun ardından barışcıl ve hayırsever bir topluluk haline gelesiniz.”

Bilim ve Kuran

Kuran, türlerin olduğu gibi yaratıldığını, bilim ise ilkel hücrelerden başlayarak evrimleştiğini ve Türlerin diğer türlerden meydana geldiğini söyler.

Kuran’a göre ilk insan Adem, bügünkü insandan farksızdır. Konusabilir, zekidir, düşünme kapasitesi, bilinci ve yetenekleri bizlerle aynıdır.

Bilim’se, insanlar’ın zeka, konuşma, bilinç vs gibi yeteneklerinin zaman içinde evrimleştiğini, ilk insanlarda Beyin hacminin daha düşük olduğunu, Beyin kabuğu’nun gelişmemiş olduğunu, konuşma’nın olmadığını, renkli görmediklerini, ayrıca fiziken daha değişik olduklarını söyler.

Kuran’a göre ilk insanlar uzun yaşamıştır. Adem 930 yıl, Nuh 950 yıl,vs vs.

Bilim’e göre ise, ilk insanların ömrü tam tersine günümüzdekinden kısa olup, evrim sürecinde giderek uzamaktadır. Romalılarda bile ortalama ömür 40 yıl civarındadır.

Kuran’a gore Adem’in çocuklarından Habil çiftçi, Kabil koyun çobanıdır. Yani ilk insan döneminde ziraat ve hayvancılık vardır. Bügünkü toprak yapısı, ve bitkiler, ağaçlar vs mevcuttur.

Bilim’e göre ilk insanlar avcı ve toplayıcıdır. Ziraat ve hayvancılığın tarihi sadece on bin senedir. Ekilebilir mevcut toprağın, bu günkü haline gelebilmesi ancak 100.000 sene önce olmuştur.

Kuran’a göre, Adem’in çocuklarından Habil, Kabil’i öldürür ve gömer. Yani ölü gömmek, ilk insanlardan beri vardır.

Bilim’e göre, insanlar ölü gömme bilincine elli bin yıl önce erişti. Milyonlarca yıldır, ölüler gömülse idi, mezarlik olmayan bir karış yer kalmazdı.

Kuran’a göre ‘Allah, koyun, keçi, deve, at, eşek, sığır yaratmıştır’. Yani bu hayvanlar ilk ortaya çıktıklarından beri aynıdırlar. Ve ilk insanlarla aynı anda yaratılmışlardır.

Bilim’e göre bu hayvanlar başka türlerden evrimleşmiş, ve insan tarafından evcillestirilerek, muhtelif seçmelerle (çiftleştirme, eleme vs) bugünkü konumlarına gelmişlerdir. İlk insanların devrinde bu tip hayvanlar yoktur, bunların yabanıl ataları vardır, ve bahsedilen evcil türler sadece 10.000 senedir vardır.

Kuran’a göre meyveler, sebzeler bugünkü özelliklerinde (Renk, tat, şekil, büyüklük vs) yaratılmışlardır.

Bilim’e göre ise günümüzde bulunan sebze ve meyveler, insanlar tarafından seçildiği için, bugünkü tat, koku, renk, ve boyutlarına ulaşmışlardır. Mısır 5.000 yıl önce 2-3 santim iken, insanlarca devamlı surette irileri seçilerek ekildiği için bugünkü boyutuna ulaşmıştır. Armut, elma vs nin acıları beğenilmeyen türleri vs ekilmemiş ve beğenilen türleri korunmuştur. Yani günümüzde tüketilen tüm sebze ve meyveler, insanlarca geliştirilmiştir.

kaynak : ateizm.org

İslamda Kadın

NİSA 34 - Erkekler, kadın üzerine idareci ve hakimdirler.

NİSA 11 - Allah size evlatlarınızın miras taksimini şöyle emrediyor: Çocuklarınızda, erkeğe iki kadın payı kadar , eğer hepsi kadın olmak üzere ikiden de fazla iseler, bunlara mirasın üçte ikisi ve eğer bir tek kadın ise o zaman ona malın yarısı vardır. Eğer ölen, ana ve baba ile birlikte çocuklar da bırakmışsa ana babanın her birine ölenin terekesinden altıda bir; şâyet ölenin çocuğu yok da, mirasçı olarak ana ve babası kalmışsa, ananın payı üçte birdir.

Kuran’a göre ; Nisa 34′te erkeğin kadından üstün olduğu , nisa 11′de ise 2 kadının 1 erkeğe eşit olduğu açıkça gözükmektedir.Ki zaten islam devletlerine , şeriatin hakim olduğu ülkelere bakarsanız ; erkeklerin kadınlara göre daha ayrıcalıklı olduğunu görürsünüz.

Şunu da hatırlamakta fayda var ; cumhuriyet ve demokrasiden önce - islamın hâkim olduğu dönemlerde - evli bir erkek karısına “boşol boşol boşol” dediğinde boşanma olayı hiçbir mahkemeye gerek duymadan ve kadının görüşü önemsenmeden gerçekleşebilmekteydi.Ayrıca bir erkeğin birden fazla bayanla evlenme hakkı vardı , ancak bir bayan birden fazla erkekle evlenemezdi.

Meryem Suresi 71

Meryem 71. (Ey insanlar!) Sizden cehenneme varmayacak hiç kimse yoktur. Rabbin için bu, kesin olarak hükme bağlanmış bir iştir. kaynak

Görülüyor ki bu sureye göre tüm insanlar cehennemi tadacaklardır.Hayatında hiç günah işlemeyen bir kimse bile cehenneme varacaktır.Ne kadar cehennemde kalacağı konusunda da bir açıklık yoktur

Allah affedici ve hoşgörü sahibiyse , tüm insanlara neden cehennemi tattıracağı merak edilesi bir unsur.

Müslümanlar ve Bilim

Tarihe göz gezdirdiğimiz zaman , insanlığa faydalı buluş yapan bir müslümana rastlayamayız.Pusulayı müslümanların bulduğu söylenir ancak pusula , Çin esirlerinden müslümanlarca öğrenilmiştir.Matematikte sıfır rakamını bir müslüman bulmuştur.

Buzdolabı , televizyon , tekerlek , motor , cep telefonu , bilgisayar , internet gibi tüm insanlığı etkileyen icatlara baktığınız zaman , bunların mucitleri arasında bir müslümana rastlayamazsınız.Ancak bir icat bulunduktan sonra müslümanlar , o icadın Kuran’da yazdığını zaman zaman iddia ederler.Oysa burda bir çelişki vardır.Kuran , bu buluşlar ortaya çıkmadan önce ortaya çıkmıştır.Eğer bu buluşlar Kuran’da varsa ve müslümanlar Kuran okumuşlarsa , bu buluşları müslümanların bulması gerekirdi.Halbuki durum hiç de öyle değil.

Dünya üzerinde yaklaşık 1.4 milyar müslüman vardır.Fakat 1.4 milyar müslümandan , sadece ama sadece 9′u , bilimle ilgili nobel ödülü kazanmıştır.

Ayrıca çoğunluğu müslümanlardan oluşan ülkelere baktığınız zaman , bu ülkelerin geri kalmış olduğunu ve bu ülkelerde bilimin gelişmediğini görürsünüz.Kimse , “Şu ülkenin çoğunluğu müslümanlardan oluşur ve şu ülke gelişmiştir.” diyemez.Bunu söylediğiniz zaman cevap olarak “Bu durum islamın yanlış anlaşılmasından dolayıdır.” şeklinde cevap alırsınız.Farz edelim , 1 ülke islamı yanlış anladığı için gelişemedi.Peki ya diğerleri ? Hepsi mi islamı yanlış anladı ? Eğer hepsi yanlış anlayıp yorumladıysa , demek ki islam , yanlış anlaşılacak ve yanlış yorumlanacak bir dîn.

Ayrıca müslümanlar , dünyanın gidişatını etkileyecek icâtlara “şeytan icadı” diyerek bu icâtları kullanmamış , batı ülkelerinden geri kalmıştır.Televizyon için de kimi müslümanlar şeytan icadı demiştir.Oysa zaman geçtikçe , hemen hemen tüm müslümanlar evlerine önce şeytan icadı dediği televizyonları almıştır.

Müslümanların , bilimsel konularda gelişememelerinin bir nedeni de allah inancıdır. Bilimle içli dışlı kişiler , bir sorunu araştırırken mantıksal süzgeçten geçirirken , allah inancı olan insanlar “allahın işi.” , “allah böyle uygun görmüştür.” diyerek kendini araştırmaktan alıkoymuşlar , böylece bilimde yeterince ilerleyememişlerdir.

Müslümanların bazıları ; ateistleri , yahudileri , hıristiyanları sevmezler ; allah yolunda olmadığı için zaman zaman “kötü insan” olarak değerlendirirler.Oysa müslümanların kullandıkları televizyon,cep telefonu,bilgisayar,hatta saat ve ayakkabı gibi malların %90′ının sahipleri , islama bağlı değillerdir.

Tüm bu çelişkilerin yanında , şu soru akıllara takılmalıdır : Madem müslümanlar doğru yoldalar , madem en iyi yolu müslümanlar seçti ; neden hiçbir önemli buluş bir müslümana ait değil ? Ki eğer allah varsa , neden tüm bu faydalı buluşların mucitleri müslüman değil ?

Tanrının Olmadığına Dair Felsefi Görüşler

* Kötülük Kanıtı

” Tanrı var olsaydı, kötülükler olmazdı. “

Yaşadığımız dünyada insanlar birbirlerine kötülük etmekte, depremler, salgın hastalıklar, su baskınları gibi çeşitli felaketler olmaktadır. Her şeyi bilen bir tanrı, bu kötülüklerin var olduğunu da bilir ve bunlara engel olur.
David Hume bu kanıtı şöyle ortaya koymuştur:
Tanrı, dünyadaki kötülükleri önlemek istiyor da gücü yetmiyorsa güçsüzdür.
Tanrı nın kötülükleri önlemeye gücü yetiyor da önlemek istemiyorsa kötü niyetlidir.
Tanrı, hem güçlü hem de kötülüğü ortadan kaldırmak niyetinde olsa bunca kötülük olmazdı. Demek ki o yoktur. Tanrı gibi mükemmel bir varlık, bu dünyadaki kötülüklerin olmasına izin vermezdi. Çevremizdeki kötülükler, tanrının var olmadığının kanıtıdır. Bu kanıt ontolojik kanıt doğrultusunda konulmuştur.

* Ahlaki Gerçekler Kanıtı

” İnsan var olduğuna göre, tanrı yoktur. “

Nietzsche, Satre gibi bazı düşünürlere göre, insan özgür ve güçlüdür. Onun tanrı tarafından önceden belirlenen bir özü yoktur. İnsan, özünü kendisi oluşturur. Nasıl olmak istiyorsa öyle olur. Varlığı varoluş olgusu oluşturur. Bu varlığa temel olan herhengi bir varlık düşünemeyiz. Varoluşsal varlık, hiç bir şeyden gelmez. Çünkü, kendisi dışında hiçbir şey yoktur. Eğer tanrı var olsaydı varoluş ve özgürlük olmayacaktı. İnsan, kendi özünü oluşturamayacaktı. Bu nedenle tanrı yoktur.

* Madde Kanıtı

” Madde olduğuna göre, tanrı yoktur. “

Madde öncesiz ve sonrasız olan tek varlıktır. Tüm varlıklar maddeden meydana gelir. Bu bize tanrı gibi doğaüstü ve maddi cinsten olmayan bir gücün yokluğunu gösterir. Bu kanıt kozmolojik kanıt doğrultusunda konulmuştur.

Bütün bunları alt alta toplarsak tanrının olmadığı sonucuna ulaşırız….

Kuran Çelişkileri - İlhan Arsel

Seriat ortaminda ve din adami’nin elinde yetisen kisilerin ortak özelligi, birbirine ters, birbirine zit ve birbirini cerheden seyleri ayni zamanda benimseyebilmek veya benimsemis görünmektir. Bundan dolayidir ki müslüman kisi, hem bir yandan “Islam dini hosgörü dini’dir” diyebilir ve hem de ayni zamanda Kur’an’in: “Islam’dan gayri bir din’e inananlar sapiktirlar” seklindeki hükmünü benimseyebilir. Bu iki düsüncenin birbirine zit, birinin tersi oldugunu düsünmez. Hem bir yandan Kur’an’in “Din’de zorlama olmaz” seklindeki hükmüne sarilabilir ve hem de ayni Kur’an’in, “müsrikleri” (puta tapanlari) Islam’a zorlamak için, “Müsrikleri öldürünüz” seklindeki emrini rahatlikla uygulayabilir. Bu iki davranisin çeliskili ve bagdasmaz oldugunu farketmez.Farketse bile günah isleme korkusundan farketmemis görünür.

Sayisiz denecek kadar çok bu örneklerin ortaya vurdugu sonuç sudur ki seriat verileriyle yetisen kisi birbiriyle çeliski halinde bulunan din verilerini gerçegin ta kendisi olarak kabul etmekten geri kalmaz. Bu hükümlerin “kutsalligina” ve “mutlak gerçekligine” öylesine inanmistir ki bunlarda “çelisme”, “tutarsizlik” ya da “bagdasmazlik” diye bir sey olabilecegini kabul etmez. Kabul etmek söyle dursun fakat kabul edenleri dinsizlikle suçlamaga hazirdir. Cünkü zekasi, seriat’in olusturdugu ortam içerisinde körletilmistir ve bu ortami olusturan da esas itibariyle din adamidir. Din adami’nin ona belettigi sudur ki Kur’an: “Dogrulugu süphe götürmeyen kitab’tir” (K.2 Bakara 2) ve “Eger o, Allah’tan baskasi tarafindan gelmis olsaydi onda bir çok tutarsizlik (bulunurdu)” (K. 4 Nisa 82)

Ancak ne var ki akilci bir gözle Kur’an’i okumaga basladigimiz an, daha ilk satirlarindan itibaren çelismeli hükümleri karsimizda bulur ve okumaga devam ettikçe bunlarin çoklugu içerisinde kayboluruz. Sadece bir kaç örnekle yetinmek üzere En’am Suresi”nden bazi hükümlere göz atmakla ise baslayalim: 107ci ayet söyle der: “Tanri dileseydi puta tapmazlardi” (K. 6 En’am 107). Bir kaç ayet ilerde su vardir: “Allah dilemedikçe inanmazlar” (K. 6 En’am 111) . Bundan anlasilan sudur ki inanmak ya da puta tapmak Tanri’nin dilegine baglidir ve eger Tanri dilemis olsaydi kisiler puta tapmazlardi.

Ancak ne var ki bu ayni En’am Sure’sinde: “… puta tapanlardan yüz çevir” (K. 6 En’am 106) diye yazilidir. Bunu pekistirir nitelikte olmak üzere Tevbe suresi’nde de puta tapanlarin öldürülmelerini emreden su ayet vardir: “…Müsrikleri (puta tapanlari) buldugunuz yerde öldürün,..” (K. 9 Tevbe 5). Bir baska deyisle, Kuran’a gore, Tanri kisiyi hem “putperest” (müsrik) birakmistir, ve hem de “putperest’tir” diye cezalandirmaktadir.
Yukardakine benzer bir diger örnek En’am Suresi’ndeki su ayet’dir: “Allah kimi dogru yola koymak isterse onun kalbini islamiyete açar, kimi de saptirmak isterse… kalbini dar ve sikintili kilar. Allah inanmayanlari küfür batakliginda birakir” (K. 6 En’am 125). Dikkat edilecegi gibiilk iki tümce ile son tümce çeliski halindedir. Cünkü ilk iki tümceye göre kisi’yi “Müslüman” ya da “Kafir” yapan Tanri’dir; fakat Tanri, kafir yaptiklarini Cehennem’e atmaktadir.

Yine Bakara Sure’sinin 6.ayet’i söyle der: “Süphe yok ki, inkar edenleri (kafir olanlari), baslarina gelecekle (azab ile) uyarsan da uyarmasan da birdir, inanmazlar” (K. 2 Bakara 6). Bu ayet’in hemen arkasindan su ayet gelir: “Zira Allah onlarin kalblerini ve kulaklarini mühürlemistir; gözlerinde de perde vardir ve büyük azab onlar içindir” (K. 2 Bakara 7). Görülüyor ki kisileri “kafir” yapan, onlarin kalblerini ve kulaklarini mühürleyen Tanri’dir. Fakat böyle oldugu halde Tanri kendisinin “kafir” yaptiklarini, büyük bir azab’a sokacaktir.

Söylemeye gerek yoktur ki Tanri’nin insanlari, hem gözlerini ve kulaklarini mühürleyip kafir yapmasi ve hem de cezalandirmasi çelismeli ve tutarsiz bir davranistir. Fakat islamcilar bu hükümleri, sanki ortada çelisme yokmus gibi müslüman kisinin beynine sokusturuverir.

Bundan dolayidir ki islamcilar, 20.yüzyilin bitmek üzere bulundugu bu uygarlik döneminde dahi insanlarimiza, yemek yerken yemek kabina sinek düsecek olursa, sinegin disarda kalan kanadini yemegin içine batirip sonra çikarip atmalarini, ve çünkü bunun bir “Peygamber emri” oldugunu, “peygamberin söylemesine göre” sinegin iki kanadinin birisinde hastalik, öbüründe sifa bulundugunu ve “idrak sahibi” olan sinegin önce zehirli kanadini yemege soktugunu ve bu nedenle eger diger kanat iyice yemege batirilacak olursa hastalik olmayacagini belirtirlerken, bazi kimselerin: “Bir sinegin iki kanadinda nasil olur da hem da (hastalik) hem deva (hastalik giderici ilaç, çare vs…) olan iki zid hassiyet bir arada toplanmis? Sonra hakir bir sinek nasil olur da yiyecek içine önce zehirli kanadini sokmayi, deva olan kanadini geri birakmayi bilebilir?” seklinde soru sormalarini “günah” saymakta ve soranlari en azindan “inatci cahil” olarak tanimlamaktadirlar 192. Buna benzer daha nice örnekleri siralamak mümkün

Kisi özgürlügü bakiminda önemli olan sey sadece soru sormak degil fakat din emirlerini tartismak ve gerektiginde kinamaktir. Iste Islam’in, daha ilk anlardan itibaren önlemek istedigi sey, asil bu olmustur. Bundan dolayidir ki Kur’an’in Tanri sözleri olmadigini söylemek ya da Muhammed’in yasam ve davranislarini elestirmek ya da buna benzer görüsler öne sürmek, dehset verici cezalara baglanmistir ki bunlar arasinda ellerin ve ayaklarin “çaprazlama kestirilmesi” gibi olanlari vardir (Bkz. K. Maide: 5). Unutmayalim ki dünyevi nitelikteki bu çok korkulu ve dehset verici cezalari, bir de gelecek dünya Cehennem’lerinin kaynar ateslerinde yakilmak gibi olanlari tamamlar. Din adamlarimiz için bu tür cezalar sistemini ayakta tutmak kadar kazançli ve mutluluk yaratan baska bir sey yoktur. Oysa ki insanlik tarihi boyunca elestiri ve tartisma olasiligina yer vermeyen hiç bir sistem gerilikten çikamamistir.

Kuran Ve Seriat hükümlerindeki çeliskiler, ve tutarsizliklar konusunda Islamcilar’in tutarsız tutumu:

Seriat hükümleri içerisindeki çelismeler ve tutarsizliklar konusunda din adaminin bilim disi ve olumsuz bir tutumu vardir ki o da her seyden önce insan aklinin yetersizligini öne sürmek ve örnegin : “Celiskiler bize göredir, Tanri’ya ve Peygambere göre degildir” deyip isin içinden siyrilmaktir. Hani sanki “çelismeler”, insanlarin gözünde “serab” gibi bir seydir ve aslinda yoktur da insanlar “çelisme varmis” gibi görüyorlardir!

Oysa ki çelismelerin varligi, daha islamin ilk anlardan itibaren farkedilmis ve gerek din bilginlerini ve gerek yöneticileri güç durumlara sürüklemistir. Ornegin Halife Osman, ya da Abdullah Ibn-i Amr gibi ünlüler Kur’an’daki ayet’lerin birbirleriyle çelisir olmasi yüzünden bazi hususlarda fetva veremez durumda kalmislardir

Seriat verileri içerisindeki çelismelerin varligini inkar etmek üzere din adami’nin basvurdugu diger bir yol, Kur’an’in Tanri’dan gelen “son ve tek gerçek” Kitab olduguna, ve “geçmiste ve gelecekte onu batil kilacak olmadigina” (K. 41 Fussilat 41-2), ve Kitab’da bulunanlarin “kesin gerçekler olup bunun disinda baskaca gerçek olamayacagina” (K. Meariç 51), ve “yeryüzündeki her seyin apaçik Kitab’da tespit olunduguna” (K. Necm 75) dair ya da buna benzer hükümleri siralamaktir. Bunu yaparken sirtini özellikle su ayete dayar: “… Allah katindan gayri bir yerden gelseydi, (Kur’an’da) birbirini tutmaz bir çok seyler bulurlardi…” (K. 4 Nisa 82).

Ote yandan Islamcilar, çeliskilerin ve tutarsizliklarin ortaya çikmasini önlemek üzere sunu hatirlatir ki Kur’an ve Hadis hükümlerini tartismak, yalanlamak ve bunlar üzerinde süpheci olmak ya da bunlarda çeliski ve tutarsizlik oldugunu söylemek “günahtir”, “dinsizliktir”, “Tanri’ya ve peygamberine karsi gelmektir”. Bu hükümler çeliskili görünse de, akla ve müspet ilme ters düsse de, bunlari hiç bir elestiriye ve tartismaya girismeden olduklari gibi kabul etmek gerekir

Kur’an’da çeliski olmadigini savunmak maksadiyle Islamcilarin basvurdugu bir diger yol, bazi ayet’lerin bazi ayet’lerle kaldirildigini öne sürmektir. Oysa ki hangi ayet’lerin hangileriyle kaldirildigi hususundaki görüs ayriliklari bir yana ve fakat böyle bir iddia, hani sanki Tanri her seyi diledigi gibi önce’den düzenleyemezmis ya da bilmezmis ve bazi ayet’leri yanlislikla yerlestirmiste sonradan hatasinin farkina varip düzeltmis gibi bir anlam tasir ki Tanri’yi küçültmek sonucunu dogurur.

Kaldi ki Kur’an’daki çelismeler, kaldirilmadigi kesin olarak bilinen ayet’leri kapsar ki bunlardan pek bariz olanlardan biri, Ebu Talib’in ölümü vesilesiyle Muhammed tarafindan Kur’an’a konmus olan su ayet’tir: “Allah kimi dogru yola koymak isterse onun kalbini islamiyete açar, kimi de saptirmak isterse… kalbini dar ve sikintili kilar. Allah inanmayanlari küfür batakliginda birakir” ( 6 En’am 125).

Bu ayet’le anlatilmak istenen sudur ki Ebu Talib’in kalbini müslümanliga açmayan Tanri’dir ve Tanri onun müslüman olmadan ölmesini uygun bulmustur. Ancak gerçek bundan çok farklidir.

Bilindigi gibi Muhammed, kendisini bir baba gibi yetistiren Ebu Talib’i müslüman yapmak istemis fakat yapamamistir
Yapamayinca sorumlulugu sirtindan atmak üzere Tanri’nin keyfiligini öne sürmüs ve amcasinin müslüman olmayisini bu keyfilige baglamak üzere yukardaki formülü bulmustur Ancak ne var ki ayet kendi içerisinde çeliskilidir, çünkü bir yandan Tanri’nin kisileri diledigi gibi saptirdigini belirtirken diger yandan saptirdiklarini Cehennem’e attigini anlatmaktadir.

KURAN’DAKİ ÇELİŞKİLERİN NEDENLERİ

Kuran’da gorulen çeliskiler ne gökten inmedir ve ne de din adaminin dedigi gibi “Tanri’ya göre degil, bize göredir”. Bu çeliskiler, Kuran’in yaraticisi olan Muhammed ve onun yardimcilarindan kaynaklanmaktadir. (Bilindigi gibi, Muhammed, okur-yazar degildi ve Kuran’i olustururken okur-yazar yardimcilardan faydalandi). Kuran’i “Gökten indi” diyerek yarattigi dine taraftar toplamak isteyen Muhammed ve yardimcilarinin, çesitli durumlara ve farkli olaylara çözüm saglama siyasetinden dogmustur.

Konu ayri bir kitap olabilecek boyutta bulunmakla beraber pek kisa bir özet olarak söyleyelim ki Muhammed, kendisini Kureysli’lere peygamber olarak kabul ettirebilmek için ilk baslarda (özellikle daha henüz güçlenmedigi dönemde) Kur’an’a “Dileyen Rabbine giden yolu tutar” (K. 76 Insan 29) ya da “Her kese islediklerinin karsiligi ödenir” (K. 46 Ahkaf 19) seklinde ayet’ler koymustur. Böylece kisileri, eger müslüman olacak olurlarsa Cennet’e, olmayacak olurlarsa Cehennem’e gitmek gibi bir seçim karsisinda birakarak kendisine baglayabilecegini hesaplamistir. Daha baska bir deyimle müslüman olup olmamanin “kisisel irade” isi oldugunu, ve müslümanligi seçenlerin mükafatlara konacaklarini anlatarak, ve nasil olsa kisilerin kazanç yolunu (örnegin Cennet’e gitmeyi” ) tercih edeceklerini düsünerek, iyi bir taktik kullandigina inanmistir

Ancak ne var ki bu usul ile pek basari saglayamamis ve fazla sayida taraftarlar kazanamistir. Kendisini bir baba gibi büyüten ve koruyan amcasi Ebu Talib’i bile, bütün cabalarina ve yalvarip yakarmalarina ragmen, müslüman yapamamistir. Yapamayinca, basarisiz kalmis gibi görünmemek için müslüman olup olmamanin Tanri’nin istegine bagli bir is oldugunu söylemis ve Kur’an’a: “Allah kimi dogru yola koymak isterse onun kalbini islamiyete açar… kimi de saptirmak isterse…kalbini dar ve sikintili kilar… ” (K.6 En’am 125) seklinde ayetler koymustur. Fakat “kafir’lerin” Cennet’e giremeyeceklerini belirtmek üzere “Allah, inanmayanlari küfür batakliginda birakir…” (K. en”am 125) seklinde eklemede bulunmustur ki çeliskili durumu yaratan da budur.

Ayni durum, daha sonra Medine’ye geçipte oradaki Yahudileri müslüman yapmaga kalkinca da ortaya çikmistir. Onlari müslüman yapabilmek için ilk önceleri bir takim ödün’ler (tavizler) vermis olmasina ve örnegin Kible’yi Yahudilerin kutsal bildikleri Kudus yönüne cevirmesine ragmen sonuç alamamis, onlari müslüman yapamamistir
Sadece onlar bakimindan degil fakat putperest olan Arap kabileleri bakimindan da ayni basarisizliklara ugrayinca taraftarlarindan bir çogu: “Eger Muhammed gerçekten Peygamber ise, nasil olur da bu kisileri müslüman yapamaz?” seklinde konusur olmuslar ve bu tür konusmalar kuskusuz ki Muhammed’i telasa düsürmege yetmistir. Peygamberliginin süphe uyandirabilecegi endisesiyle onlarin bu tarz konusmalarina engel olmak istemistir. Bundan dolayidir ki, daha önce amucasi Ebu Talib’in ölümü sirasinda uyguladigi taktigi, bu vesile ile pekistirmek gerektigini anlamis ve putlara tapip tapmamanin, ya da müslüman olup olmamanin Tanri’ya ait bir is oldugunu söyleyerek, kisileri müslüman yapamamaktan dogma sorumlulugu sirtindan atmaya çalismistir. Bunu saglamak üzere Kur’an’a: “Tanri diledigini saptirir, diledigi dogru yola sokar” (K. 16 Nahl 93), ya da “Allah dileseydi puta tapmazlardi” (K. 6 En’am 107), ya da “Tanri kimin gönlünü islama açmissa o Rabbi katinda bir nur üzre olmaz mi?… Kimi saptirirsa ona yol gösteren bulunmaz” (K. 39 Zümer 22-23) seklinde (ve buna benzer) ayet’ler yerlestirmistir.

Görülüyor ki çeliskilerin asil nedeni günlük siyasetin olusumu ile ilgilidir: kisileri müslüman yapmak için “irade” özgürlügü ilkesine basvurulmus ve örnegin “Kim müslüman olursa o mükafata erisir” seklinde hükümler konmus ve fakat basari saglanamayinca bu sefer müslüman olmanin kisi iradesiyle ilgili bulunmayip Tanri’nin istegine bagli oldugu tezi’ne basvurulmustur. Bu ve buna benzer durumlar, seriat hükümlerinin birbirleriyle çelisir nitelikte olmak uzere ortaya çikmalari sonucunu dogurmustur

Ateizm Üzerine Sözler

Yarattıklarını cezalandıran ve ödüllendiren ya da bizim yaşayacağımız bir irade türüne sahip bir tanrı düşünemiyorum. Bedensel ölümden sonra kişinin yaşamını sürdürdüğüne ne inanırım, ne de inanacağım… ~ A. Einstein / Ideas and Opinions, 1930

İnanç , gerçeği bilmek istememektir. ~ Nietzsche

Ben bir ateistim, hepsi bu. Ben birbirimize karşı iyi olmaktan, başkalarına yardım etmekten başka bir şeye inanmıyorum. ~ Katharine Hepburn

İnanç aklın yok edilmesinden başka bir şey olamaz.İnanç kesinlikle kavranamacak olan şeylere karşı sessizce tapınmadır.Bu nedenle inanç insanın kendisini inanmazlığa teslim etmesidir ~ Voltarie

Tanrı’yı yahudilerin öldürdüğüne inansam, yahudilere tapınırdım. ~ Bill Hicks

Biz Tanrı’yı oynamazsak, kim oynayacak? ~ James Watson

Ateizm çok az zeki insanın yardımcısıdır. ~ Voltaire

Dinlerin hepsi fabl, mitoloji gibiler. ~ Thomas Jefferson

Kiliseler hiçbir zaman insanların özgürlüklerinin koruyuculuğunu yapmamıştır. ~ James Madison

Deniz fenerleri kiliselerden daha yardımcıdır. ~ Benjamin Franklin

Düzgün okunduğunda, İncil ateizm için en büyük güçtür. ~ Isaac Asimov

Ateist hiçbir görünmez desteğe sahip olmayan insandır. ~ John Buchan

Ben neden bir ateistim? Kısa yanıt hiçbir alternatifi kabul etmiyor olmam. Onları inandırıcı bulmuyorum. Entellektüel gururu suçlayarak, botun diğer ayakta olduğu söylenebilir. Ateistler kesinlik hakkında hiçbir şeyi bildiklerini iddia etmezler, inananlar her şeyi bilirler. ~ Barbara Smoker

Hangisi daha tehlikeli: fanatizm mi yoksa ateizm mi? Fanatizm kesinlikle birkaç bin daha tehlikeli; ateizm asla kanlı bir tutku vermez insana ancak fanatizm verir; ateizm suçun karşısındadır, fanatizm ise suçu işlememeye yönlendirir. ~ Voltaire

Ateizme din demek, kel birini saç rengiyle çağırmak gibidir. ~ Don Hirschberg, Ann Landers’a yazdığı bir mektupta.

Bir ateistin tanrının olmadığına ilişkin bir kanıt aramasına gerek yoktur. Yalnızca tanrının olup olmadığı sorusunun kurtadamın olup olmadığı sorusu ile hemen hemen aynı seviyede olduğuna inanmaktır. ~ John McCarthy

Ben yeniden doğmuş bir ateistim. ~ Gore Vidal

Ateizme Genel Bakış

Kısaca ateizm , bir tanrının varlığına inanmamaktır.

Kelime anlamı olarak; teizm dinsel inancı ve tanrısallığı temsil ederler. Tanrıları ve fizik ötesi inançları reddeden bu görüş, bunun başına bir “a” eki alarak “A-teizm” şeklinde ortaya çıkmıştır. Ateizme göre tanrıların varolmadığı kesin bir doğrudur.

Ateizm ; tanrı , cin , melek , şeytan , ahiret ,cennet-cehennem gibi kavramları reddeder.Kuran,incil gibi dîni kitapları değil , bilim ve mantığı temel alır.